"KAYIPLAR BULUNSUN FAİLLER YARGILANSIN" 546. HAFTA

 

Ben şimdi, Ruhunu kaybetmiş gölge gibi, Dolaşıyorum gecede
İnzivaya çekilmiş ömrüm, Bitecek an arıyor Fırat’ın derin yankılarında
Cezaevi nemini taşıyorum, Gözyaşlarımda hala, Ölmek istiyorum Ve yaşamak istiyorum
Çelişkiliyim biliyorum..

Bir köy kahvesinde, Gözleri mağrur Ape Musa Diyarbakır’ı anlatıyor bana
Bildiğimi biliyor oysa, Eğri yanlarımı dağlara sırtlıyor

Ve yoruluyor ansızın Bir sokağın başında  Ape Musa ölüyor
Bana bitiremediği Diyarbakır’ında
Ben şimdi, Ruhunu kaybetmiş gölge gibi, Sözcüklerine sığınıyorum…

İnsan hakları savunucuları ve kayıp aileleri olarak her Cumartesi düzenlediğimiz “Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın” barışçıl anma eylemimizin bu haftasında da kayıplarımızın bulunması ve cinayetlerin faillerinin yargılanması için yine bu alanda bir aradayız.

Bizlere dayatılan unutma sürecini, hatırlatma sürecine dönüştürmemiz kayıplarımızın akıbetini faillerinden hesap sormak ile mümkündür. Biz inkârın tahakkümüne karşı kendi hakikatimizi tüm insanlara duyurmak için buradayız. Israrla söylüyoruz: Hakikate gözlerini kapamış bir toplum adalete ve özgürlüklere ulaşamaz. Çünkü adaletin ve özgürlüklerin yolu hakikatten geçer. Hakikatin açığa çıkması için mücadele etmek ve bu mücadeleyi desteklemek onurlu yurttaşlar olarak hepimizin görevidir.

Bu hafta Diyarbakır’da 20 Eylül 1992’de katledilen Kürt yazar ve gazeteci Musa Anter yani herkesin bildiği ismi ile Apê Musa’faillerini devletten sormak için toplandık Musa Anter 1920 yılında Mardin'e bağlı Nusaybin ilçesinin Eskimağara köyünde doğdu. İlkokulu Mardin'de okuduktan sonra ortaokul ve liseyi Adana'da okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1944 yılında Ayşe Hale ile evliliğinden 3 çocukları bulunmaktadır. 

İlk kez gözaltına alınması öğrencilik yıllarında oldu. İleri Yurt gazetesini çıkaran Anter, yayımladığı Kürtçe şiiri "Qimil / Kımıl" sebebiyle 1959 yılında 49'lar davasında idamla yargılandı. Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Halkın Emek Partisi, Mezopotamya Kültür Merkezi ve İstanbul Kürt Enstitüsü'nün kurucularındandı. 27 Mayıs Darbesi'nde aftan yararlanarak serbest kalan Anter, cezaevinden çıktıktan sonra Deng, Barış Dünyası ve Yön dergilerinde yazdı. 1963'te 23'ler davası ile tekrar cezaevine girdi. 12 Eylül Darbesi'nde Kürtçülük propagandası yapmaktan tutuklandı. Toplam 11,5 yıl hapis yattı.

Ape Musa, 20 Eylül 1992'de Diyarbakır'ın Seyrantepe mahallesinde uğradığı silahlı saldırıda sol bacağına iki, kalbi ve kafasına birer kurşun sıkılarak öldürüldü. Musa Anter'in yanında bulunan gazeteci ve yazar Orhan Miroğlu olaylar sırasında yaralanmıştır. Eski JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan; Anter'in, kendisinin de içinde bulunduğu tim tarafından JİTEM için öldürüldüğünü söylemiştir. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ın isteği üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu'nda, Anter cinayetinin Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından planlanıp uygulandığı yer almıştır.

Ape Musa’nın faillerini JİTEM itirafçılarının beyanlarından cinayeti işleyenlerin devletin karanlık odakları olarak bilinen JİTEM’in üstlendiği aşikar olmasına rağmen failler bulunmak istenmedi. Mahkemeler yıllar sürdü. Yapılan yargılama artık bir cezasızlık politikasına döndü. 30 yıla dayanan davanın 36’ncı duruşması Ankara’daki Sıhhiye adliyesinde bulunan Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Yargılamanın son celsesinde duruşma zamanaşımı süresinden bir gün sonraya yani 21 Eylül 2022’e ertelendi.  

Katledilen Musa Anter’in oğlu Dicle Anter duruşmada; “Babamın davasıyla ilgili söylenecek söz kalmadı. Zorluklarla karşılaştık. Kürtler içim kabus gibi günlerdi. Adaletin A’sını dahi ağzımıza alamıyorduk. Dava zaman aşımına uğrama riski altında. Zaman aşımı bir insanlık suçu olduğunu eklemek istiyorum. Uluslararası hukuk alanında da mücadelemizi sürdüreceğiz. Faili belli cinayet 30 yıldır çözülemedi.

Anter sözlerine şöyle devam etti; Olay gecesi yaralanan Orhan Miroğlu’nun davaya sahip çıkmadı, iktidar davanın çözülmesi konusunda olumlu adım atmadı, 30 yıldır devam eden bu davanın peşini bırakmayacağız. Biz olmazsak gelecek nesiller devam edecek. “Musa Anter davası bir ayna gibi olacak. Bütün bu davalara ışık tutacak nitelikte olacak. Davanın olumlu sonuçlanması Türkiye’nin hukuku, adaleti açısından önemli adım olacağını düşünüyoruz.”  

1990’lı yıllarda Kürt illerinde JİTEM tarafından işlenen zorla kaybetme ve katliamlarla ilgili yürüyen JİTEM ana davası ve 1993 yılında ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından öldürülen Ayten Öztürk cinayetiyle birleştirilen Musa Anter dosyasının 20 Eylül’de zamanaşımı nedeniyle düşme riski bulunuyor. Yıllardır sürüncemede bırakılan yargılamanın sanığı Abdulkadir Aygan bir an önce dinlenmelidir.

Dosya cezasızlık politikalarının yoğun kullanılan yollarından biri olan zamanaşımı riski ile karşı karşıya. Yargı mercilerinin cezasızlık politikalarının hukuki yolu haline getirilen zamanaşımı politikalarından vazgeçmesi gerekmektedir. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı uygulanmadığını bir kez daha dile getiriyoruz. Bizler hakikatin görülmesini ve açığa çıkarılması gerektiğini belirtiyoruz.

Bizler! Adaletsizliğe uğrayanların her zaman yoldaşı olacağımızı, son nefesimize kadar adalet istemeye devam edeceğimizi, kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.

Bu ülkede hukuktan bahsedilmesi için her şeyden önce kayıpların bulunması ve faillerinin yargılanması gerekmektedir. Kayıplarımızın akıbetinin ortaya çıkarılması ve faillerinin cezalandırılması için, sonuç alınıncaya kadar sesimizi yükselteceğimizi bir kez daha belirtmek istiyoruz. Adalet ve hakikat arayışımızda dün olduğu gibi bugün de ısrarcı olacağız. Asıl kaybedilmek istenen insanlığımızdır, İNSANLIK ONURUNU HER DAİM SAHİPLENİYOR OLACAĞIZ.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ BATMAN ŞUBESİ

Bu haber daha önce 73 kez okundu.